20 Ocak 2016 Çarşamba

Mutlu Olmanın Şifresi

  Merhaba dostlarım uzun bir aradan sonra tekrar yazı yazmaya karar verdim.Yazıya ara vermemin sebebi malum , okul telaşı...
  Şimdi, öyle sorular var ki aklımızı karıştıran bizi bizden koparan ... Nereden geldik, nereye gideceğiz , niye buradayım gibi sorular tabii ki hepimizin aklını karıştırıyordur . Hatta bazılarımız-benim gibileri - bu soruları abartabiliyor ama bugün size vereceğim tavsiye çok önemli olabilir belki de hayat felsefenizi değiştirebilir.
  Öncelikle size bir hatırlatma  yapayım ; bu hayata bir kere geliyoruz. Bu bir nefeslik hayatı bu soruları sorarak kendinizi niye daha zor hale getiriyorsunuz ki, saçma. Biliyorum bu sorular aklınıza geldiği zaman ne olup bittiğini unutuyorsunuz ama yapmayın , lütfen .
   Hayatınızda mutlaka izi neşelendirecek birileri olsun . Her ne kadar siz konuşmak istemeseniz bile sizinle konuşup moralinizi yükseltecek sevecen biri . Hatta mümkünse birden fazla olsun. Gidin bu arkadaşınızla eğlenin . Moraliniz çok mu bozuk gidin sarılın abi ona ya da istediğiniz birine . Hiç fark etmez sarılmayla hayatta olduğunuzu hissedersiniz en azından . Teniniz birbirine dokunduğu zaman sinir almaçlarının beyine gönderdiğin sinyal ...Hiç çekinmeyin hem size hem de karşıdakine iyi gelecektir bu .
  Hayatta olan biten küçük şeyleri umursamamayı öğrenin arkadaşlar . Mesela benden örnek vereyim ben Kırıkkale Fen Lisesi 10-D sınıfındayım, sınıfım Fen Lisesinde, Fen lisesi Kırıkkale de Kırıkkale ,Türkiye'de Türkiye Avrupa'da ,Avrupa da Dünya üzerinde ve Dünya'nın yerini söylemeye dilim varmıyor. Koskoca bir sahildeki kum tanesi gibiyiz burada . Ha ben vazoyu kırmışım ha kırmamışım kimin umurunda oluyor ki . Dünya dönmesine, Avrupa bilimine Türkiye ' de büyümeye devam ediyor. Sonuç olarak pireyi deve etmeyin.
  Sık sık kitap okuyun , hayal edin . Kendinizin gelecekteki halini hayal edin mesela . 
   Ben kendimi hayal edebiliyorum. Küçük bir barakanın önünde oturmuş kızımın kırılmış oyuncağını tamir ediyorum. Kızım ormanda dolaşıp eve gelirken beni görüyor ve adımlarını hızlandırıyor ve oyuncağını elimde görünce koşmaya başlıyor. Onu görüyorum ve bıyığımın altında küçük bir gülümseme beliriyor. Kızım koşa koşa gelip sarılıyor bana. Öyle hızlı sarılıyor ki birlikte düşüyoruz yere . Sonra barakanın içinden eşim gelip '' hadi gençler yemek hazır '' deyip içeri geçiyoruz ve birlikte yemek yerken hem de gülüyoruz. 
  Bunun gibi basit hayallerle donatın kendinizi . 
   Teknolojik aletleri kullanmamaya çalışın , çünkü onları kullandıkça kendimizden uzaklaşıyoruz. Mesaj gerekmedikçe atmayın abi gidin konuşun kimle konuşacaksanız. 
  Sık sık spor yapın mesela . Hiçbir spora ilgim yok diyelim . Arkadaşlarınızla birlikte yapacağınız spor size spor gibi değil de buluşma gibi gelebilir bu şekilde hem sıkılmazsınız hem de arkadaşlarınızla vakit geçirmiş olursunuz. Bırakın artık alışveriş merkezlerinde gezmeyi sinemalara gitmeyi ... Alın arkadaşınızı yanınıza bir dağa çıkmaya çalışın mesela . Konya'da mı oturuyorsunuz - Konya dümdüz bir ovanın üzerine inşa edilmiş bir şehirdir- bisiklet sürün birlikte . Gezin, tozun , birlikte paylaşacağınız anıları kendiniz yaratın ; birlikte gülünce zaten ismi de değişiyor . Adı bir anda Mutluluk oluveriyor .
   En başta söylediğim sözümü tekrar etmek istiyorum hayata bir defa geliyoruz ve bunu en iyi şekilde geçirmemiz lazım kendinize bu hayatı zulüm yaparsanız kaybeden siz olursunuz 
      
                                                                                                                         Saygılarla...


3 Eylül 2015 Perşembe

Kırıkkale Fen Lisesinde bir gencin ilk yılı ...

         Kırıkkale fen lisesinde öğrenciyim arkadaşlar , herkesin bildiği gibi fen liseleri zeki ve çalışkan kısmı alan okullardır.Aslında çoğunlukla çalışkan kısım gelir . İlk senem  olan 2015 senesinde başka bir ilden gelip yurtta kalıp okumak benim için zor olmamıştı aslında çünkü kafası rahat olan biriydim . Ama 6. sınıftan itibaren kendimde gördüğüm bir rahatsızlığım vardı . Kalbim boş kalmak istemiyordu illa ki oraya birini gömüp basmak istiyordu .Liseye gelmeden önce tabii ki düşündüm bu konuyu 'umarım kalbim kendine hakim olabilir ' diye düşündüm . Ancak kalbim beni yine boş çıkardı .
         Okulun ilk günü sınıfıma 2.ders girmek zorunda kalıyorum.Yurtla ilgili işlemleri yaptığımdan geç kalıyorum .Sınıfa girdiğim anda öndeki boş yere oturuyorum çünkü  kimsenin yüzünü ne görmek istiyorum ne de göz teması kurmak istiyorum . İlk dersten ders işleyerek beni bir kez daha şaşırtan fen lisesinde ikinci teneffüsümde arkamda oturan arkadaşı görüyorum ve biraz da tahminkar özelliğim sayesinde bilgisayar oynadığını tahmin ediyorum . İsmini sorup tanışıyorum , ismi Veysel .Sonra beden eğitimi dersinde beni arkaya geçiriyorlar .Arkaya geçtiğim zaman ilk kez sınıfı gözleme fırsatım oluyor elimde .Sınıfa göz gezdirdiğim zaman arkalarda erkekler önlerde oturan her şeyi pür dikkat dinleyen kızlar görüyorum her okuldaki gibi... Sonra gözüme biri çarpıyor , saçlarını arkasına atan kumral bir kız.Dikkatimi çekmeyi başarıyor ve aklıma hemen kendime verdiğim söz geliyor . İstemeden de olsa kıza bir ilgim oluyor.Sonra göz göze geliyoruz birkaç defa, etkileniyorum tabii ki . Kahverengi gözlerine yansıyan ışığın cazibesi mi yoksa göz temasının verdiği duygu mu anlamamıştım.
          Aradan haftalar geçerken öğretmenler yer değişikliği yapmaya başlıyor ve bu kız benim arkama geçmek zorunda kalıyor.Kızla tanışmak istiyorum ben tabii ki içimden geçiyor . Bir gün kızla tanışacak cesareti kendimde buluyorum ve merhabayla başlıyorum . Tanışıyoruz ve memnun oluyoruz ikimiz de.Sonra kızı yurda giderken görüyorum ve içten içe seviniyorum ne güzel işte yurtta da bakmaya doyamam gözlerine diye içimde uçan kuşlara simit atıyorum ... Bir gün kız hasta oluyor ve hapşurmaya başlıyor ama tabii ki bu kadar nazik bir kız sesli hapşuramaz kendi içine atıyor hapşuruğunu kimsecikler duymasın diye ama önünde ben olduğum için duyuyorum aynı bir sinek vızıltısı gibi hapşuran kıza aynı sessizlikte'' çok yaşa'' diyorum .Sonra yaklaşık 3 yıldır kimseye 'çok yaşa' demediğimi hatırlıyorum.İçimden gülümsüyorum derken fazla içimden olmadığını bana matematik öğretmenim hatırlatıyor '' ne gülüyorsun evladım söyle bize biz de gülelim '' diyor .''Eski bir anımı hatırladım hocam'' diyerek kurtuluyorum ve gülmeye devam ediyorum.
        Yaklaşık 5 ay geçtikten sonra sınıf olarak iyice birbirimize ısınıyoruz ve arkadaşlıklarımız güçlenmeye başlıyor . Ben yeni bir arkadaş daha ediniyorum ismine yare diyorum ve iyi bir muhabbetimiz oluyor.Yurt arkadaşlarım benim kardeşim olmaya başlıyor . Her şeyi onlarla yapmaya başlıyorum ve gittikçe hayatımdan zevk almaya başlıyorum.Oda arkadaşlarımla hem ders çalışıp hem hocalara birlikte küfür etmeye başlıyoruz -her ne kadar küfür etmeye karşı olsam da-ve gittikçe birbirimize kenetleniyoruz.Yurda yeni bir üst dönem geliyor hem de Malatya'dan.En sevdiğim meyvenin vatanından biriyle kanımın kaynayacağını umarak yurdu gezdiriyorum ona ve bana hangi sınıfta olduğumu soruyor ben de ondan bir alt dönem olduğunu söylüyorum , şaşırıyor.Gittikçe onunla da kaynaşıyorum hatta kendi dönemimden bile fazla vakit geçirmeye başlıyorum onunla .Sonra kızı anlatıyorum ona göstermemi söylüyor bir gün.Gösterdiğim zaman ise beni güçlendiriyor bana cesaret aşılıyor,ben de bir kızı bir kendimi düşünüp gülümsüyorum.
         Bir gün o cesaret bana işleyip kıza kendimi açıklamayı düşünüyorum.O kadar çok düşünüyorum ki bunu yari ye de söylüyorum .Tabii ki başta şaşırıyor ve söylediğim herkes gibi kızı övüyor; kibar , nazik , hanımefendi olması ve benim sevgimi daha da körüklüyor.Yari de bana cesaret veriyor ben de iyice ikna oluyorum.Malatyalı abim geliyor ve bana vaktin geldiğini söylüyor.Okul başladığından beri dolabımın askısında esir düşmüş olan pantolonumu çıkartıp bir çırpıda üstüme giyiyorum .Tişört bakıyorum ama abim beğenmiyor ve bana gömleğini veriyor . O heyecanımı bastırmak için yanımdaki arkadaşlarım gülümsüyor ben gülüyorum ve hoş bir ambiyans oluşuyor . Yemekte son kez bakıyorum ona olacak bu iş diyorum içimden kendime ve kendimi soyleyeceklerime hazırlıyorum.Telefondan mesaj atıp dışarı gelmesini istiyorum yanımda malatyalı abi benim vazgeçme ihtimalime karşılık beni tutmak için orada bekliyor. Bir süre sonra kız etüt vaktinin geldiğini söylüyor ve bir çöküş oluyor bende.Malatyalı abi artık olayı anladığını söylüyor bana ya şimdi ya hiç diyor .Cesaretimi toplayıp aklımı atıyorum kenara düşünmek istemiyordum bunu söylerken çünkü gerek yoktu 3 kelimeyi söylemek için .Rehbere girip onun isminin üstüne tıkladım ve çalmaya başladı.Açma sesini duydum , ve tüm kalbimle dedim ki ''seni, seni seviyorum'' . Sonra Malatyalı abiye bakarken elim kapatma tuşuna çarpıyor ve arama kapanıyor.Heyecandan kalbim göğsümü deliyor ve o şekilde yurda dönüyorum ve uyurken tatlı bir gülümsemeyle gözlerimi kapatıyorum.
          Ertesi gün en yakın arkadaşlarından biri geliyor yanıma ve o anda anlıyorum olayı... Anlaşılan kız beni istemiyordu .Ve arkadaşı gelip beklenen sözleri sıraladı onun böyle işleri istemediğini , benimle alakası olmadığını söyledi bana .Ben de tabii ki bir çökme oldu olmaz mı , ama bütün soğukkanlılığımı koruyup hayır sorun değil demem lazımdı ve öyle yaptım zor da olsa.içimden vay be diyordum bir yere kadarmış diyordum.
Tabii ki diğer reddetmeler gibi bu olayda da reddeden taraf soğuk davranmaya başladı . Bense onunla ahlak muhabbeti yapmayı özlüyordum çünkü gördüğüm en temiz , saf iyi insan oydu ve onun gibi olmak istiyordum .Hiçbir zaman ne arkasından sövdüm ne de sövdürttüm ama bir yanım da ona kızgındı.Her zaman , ona gözükmeden onu korumaya çalışıyordum ve bu beni daha da yıpratıyoru .Yıl sonuna kadar onunla tek kelime konuşmadık ve bu beni tabii ki üzdü çünkü ona karşı hala bir şeyler hissediyordum.Unutmaya da çalışmadım çünkü unutturcak bir kötü yanı da yoktu mesela kötü biri olsa o yanıyla kendinizi tesselli edersiniz ama o kusursuzdu ve beni çok etkiliyordu . Bu arada Yari bana destek olmaya çalışıyordu .Siz ne dersiniz bilmem ama ben buna aşk demiyorum bambaşka bir şeydi . Aşk ve hayranlığın ortası bir kelime varsa odur o zaman bunu adı odur...



                                                                                     Saygılar,
                                                                                                  Mete Erol